DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ EĞİTİMLERİNDE FELSEFE, BİLİM VE KÜLTÜRÜN ÖNEMİ

Dr. İbrahim Oğur
İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ, İŞ HUKUKU UZMANI, EĞİTMEN, DANIŞMAN, BİLİRKİŞİ
03.06.2019
2.468
A+
A-
  1. İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ EĞİTİMİN DE FELSEFE VE BİLİMİN ÖNEMİ

Her Toplumun, bir GENEL eğitim felsefesi vardır (ya da olmalıdır). Bu felsefe, o toplumun geçmişten gelen birikimlerini süzgeçten geçirerek, iyi ve geliştirilebilir olanı korurken, köhnemiş ve işlevselliğini kaybedenleri ayıklayarak, dinamik bir süreci sağlar.

Bir Toplumun eğitim felsefesi, temelde, onun geleceğe yönelik “nasıl bir insan yetiştirmeliyiz” sorusuna yanıt veren bir kurguyu içerir.

Örneğin, önümüzdeki 20-50-100 yıl içinde Nasıl bir sanayi çalışanı  “ yetiştirmeliyiz”  şeklinde bir soru sorulduğunda, yapılması gereken şey öncelikle; geçmişte bu hususta bir politika oluşturulup oluşturulmadığı, oluşturulmuş ise nasıl bir insan yetiştirme politikası oluşturulduğu ve sonuçlarının ne olduğunu ortaya konulmalıdır.

Bu soruların yanıtlarından, aksayan yönlerin eleştirel olarak saptanması gerekir. Bu yapılmadan, bir iş sağlığı ve güvenliği eğitim felsefesinden bahsedilemez. Cumhuriyet tarihi boyunca, iç tutarlılıktan yoksun, kendinden öncekini yok varsayan bir eğitim felsefesi tutula gelmiştir.

Eğer 25 yaşında iş kazası geçiren bir insanın yaptıklarının nedenini, sadece o günde ararsak, o insana ilişkin analizimiz eksik ve yanıltıcı olur.

Çünkü 25 yaşına gelmek için önceki yaşlardan geçilmesi gerekir. Eğer önceki yaşlardan geçilmiş ise, o yaşantılarımızın 25 yaşta yaptığımız hatalı davranışın temelini de oluşturduğunu kabul ederiz.

Eğitim sistemleri de böyledir. Eğer önce yapılanı bilmiyorsan, bugüne ilişkin analiz eksik ve yanıltıcı, geliştirilen projeler de başarısızlıkla sonuçlanabilir. Bu da para, zaman ve insan kaybıdır.

Örneğin, günümüzün moda terimi; “öğrenci merkezli eğitimdir”, oysa köy enstitüleri deneyimi yeterince anlaşılmış, anlatılmış olabilse idi veya ideolojik bir yapılanma içerisine sokulmamış olsa idi, 60-65 yıl önce, öğrenci merkezli yapılandırmacı bir eğitim-öğretim yapıldığı da anlaşılabilirdi.

Bilim tutumu, deney, gözlem ve araştırmaya dayanmıyorsa, önceden belirlenmiş doğrulara dayanır. Önceden belirlenmiş doğrularla kurgulanan bir eğitim sistemi ise statükocudur. Gelişmeye ve rastlantılara açık değildir.

Oysa şu bir gerçektir ki bilim, deney, gözlem ve araştırma güdüsüne dayalı bir rastlantılar (çoğunlukla) sürecinin üzerinde yükselir. Unutulmamalıdır ki, Arşimet, suyun kaldırma kuvvetini bulduğunda onu aramıyordu. O kralının kendisinden istediği bir dileği yerine getirmeye uğraşıyordu: “altın olduğu ileri sürülen taç, gerçekten de sadece saf olarak Altın’dan mı yapılmıştı!”

Şimdi bir düşünelim; Arşimet, günümüz okulunda bir fizik öğretmeni, sizce hangi ders kitabından öğretim yapardı?

Örneğin, dershanede, ÖSS sınavına hazırlanan 17-18 yaşındaki gençlere problemleri anlamadan çözmenin püf noktalarını öğretir miydi? Evrim bir safsata! Deyip yaratılıştan mı bahsederdi.

 

  1. İŞ SAĞLIĞ VE GÜVENLİĞİNDE GÜVENLİK KÜLTÜRÜNÜN ÖNEMİ

İş Sağlığı ve Güvenliği (İSG) sanayileşme ile birlikte dünyada giderek daha da önem kazanan bir kavramdır. Günümüzde, bu olgu sadece işçi ve işvereni bireysel anlamda ilgilendiren bir konu olmayıp aynı zamanda ekonomik yönden işletmelerdeki verimliliğe, toplum sağlığına ve sosyal barışa etkileri olmaktadır.

İSG çalışmalarında koruyucu yaklaşımlar ve insan davranışları önemli alt başlıklardır. Son yıllarda “İş Sağlığı ve Güvenliği Eğitimleri” ve “Güvenlik Kültürü” konuları insan davranışları ve koruyucu yaklaşım çerçevesinde araştırmacılar için önemli bir inceleme alanı olmuştur.

Gelişen teknoloji bir taraftan insanlığa hizmet ederken diğer taraftan da insan yaşantısı ve çevreye olumsuz etkileri olmaktadır. Her yıl birçok çalışan iş kazasına uğramakta, birçok çalışan ise işe bağlı hastalıklara yakalanmaktadır.

Günümüzde, üretim süreçlerinin karmaşıklaşması, çalışma şartlarında meydana gelen değişiklikler, işçilerin çalışma şartlarına uyum güçlüğü, firmaların rekabet ortamında kâr ve verimlilik artışı için üretim temposunu artırması gibi çeşitli nedenler; iş sağlığı ve güvenliği, dolayısıyla da toplum sağlığı ve güvenliği ile ilgili problemleri de beraberinde getirmektedir.

Bu bağlamda İSG, ülkeler için sosyal ve ekonomik gelişim sürecinde önemli öğelerden biridir.

İşyerlerinde yapılması gereken; çağdaş sağlık ve güvenlik anlayışı ilkelerine uygun olarak, korumanın ve önlemenin daha etkili, kolay ve ucuz olduğu yaklaşımının benimsenmesi ve iş sağlığı ve güvenliği konusunda ilgili tüm tarafların birlikte hareket etmesiyle kaynakların en verimli biçimde kullanılmasıdır.

Kültürün, insan gruplarının özgün yapılarını ortaya koyan, yaratılan ve aktarılan sembollerle ifade edilen düşünce, duygu ve davranış biçimleri olduğu ve Her toplumun kendine özgü bir kültürü olduğu ve kültürün toplumdan topluma farklılık gösterdiği dikkate alındığında, toplumda faaliyet gösteren örgütlerin de kendilerine özgü kültürlerinden söz edilebilmektedir.

Bu doğrultuda, örgüt kültürü örgütün kendisi tarafından toplumun kültüründen etkilenerek oluşturulmakta ve çalışanın örgütsel davranışı üzerinde önemli bir etkiye sahip bulunmaktadır.

Örgüt kültürü, örgüt içinde çalışan grupların keşfettikleri, geliştirdikleri temel görüş ve düşüncelerden ibarettir.

Güvenlik kültürü, örgüt kültürü bütününün bir alt elemanı olarak özellikle sağlık ve güvenlik sorunlarına ilişkin değer ve inançların yansıtıldığı örgüt kültürünün bir alt oluşumu niteliğindedir.

Güvenlik kültürü, bir organizasyonun her bir seviyesindeki ve her bir gruptaki çalışanların ve kamunun güvenliği konusunda kalıcı değerin ve önceliğin yerleşmesidir. Bir başka deyişle güvenlik kültürü; birey ve grupların güvenliğe yönelik kişisel sorumluluk alması, koruyucu eylem, güvenlik ilgisini arttırmak ve iletmek, aktif olarak öğrenmeye çaba göstermek, hatalardan öğrenilen dersleri (hem bireysel hem de grup düzeyinde) davranış temelinde benimseme ve değiştirme, bu değerleri sürekli bir şekilde ödüllendirmeyi ifade etmektedir.

İşçi ve işverenlerin risk ve güvenlik kavramlarına davranış geliştirme süreci olarak da tanımlanan güvenlik kültürü sektör düzeyindeki farklılıklar göz ardı edildiğinde, aşağıda ki özellikleri göstermektedir.

1) Güvenlik kültürü, grup veya daha üst seviyelerde, örgütün bütün üyeleri veya bütün grup tarafından paylaşılan değerleri ifade eden bir kavramdır.

2) Güvenlik kültürü, bir örgütteki formel güvenlik sorunlarıyla da ilgilidir. Ancak sadece yönetim ve denetim sistemleriyle de sınırlı değildir.

3) Güvenlik kültürü, bir organizasyondaki her seviyedeki çalışanların katılımı üzerinde durmaktadır.

4) Güvenlik kültürü, örgüt üyelerinin işteki davranışını etkiler.

5) Güvenlik kültürü, genellikle ödül sistemleri ve güvenlik performansı arasındaki ihtimali de yansıtır.

6) Güvenlik kültürü, bir organizasyonda olaylardan, kazalardan ve hatalardan öğrenme ve gelişmeyle ilgili gönüllülüğü yansıtır.

Güvenlik kültürü, değişime karşı oldukça dayanıklı, sabit ve dirençlidir. İstenilir bir güvenlik kültürü şu özellikleri içerir.

  • Bütün çalışanlar güvenlik kuralları ve düzenlemelerine her zaman uyar.
  • Çalışanlar sürekli bir biçimde tehlikeleri araştırır ve tehlikeli bir durum bulduğunda onu düzeltmek için üstünlük alır.
  • Bütün çalışanlar güvenlikle ilgili aktivitelere katılmaya isteklidir. Güvenlikle ilgili aktivitelere katılım teşvik edilir.
  • Güvenlikle ilgili konularda açık bir iletişim vardır. Bu gibi durumlarda, azarlama korkusu veya disiplin cezası korkusu yoktur.
  • Güvenlikle ilgili ortaya çıkan olaylar, sistem başarısızlığını tespit etmek ve sistemde gerekli düzeltmeleri yapmak için bir fırsat olarak görülür.
  • Eğitim programları, çalışanların işlerinde güvenliği sağlamaları için gerekli bilgi, beceri ve yeteneği sağlamaktadır.
  • Bütün çalışanlar, yapmış oldukları işlerdeki potansiyel tehlikeleri anlarlar ve onları gerekli şekilde değerlendirirler.
  • Çalışanlar gereksiz yere risk almazlar.
  • Yöneticiler çalışanların gereksiz yere risk almalarına (bilerek veya bilmeyerek) sebep olmazlar.
  • Güvenlik meselelerinde, düzenli olarak davranış temelli bir geri bildirim bir yaşam biçimi olarak görülmektedir. Düzeltici bir geribildirim sistemi vardır.
  •  İş arkadaşlarının güvenliğe yönelik destek sağladığı, destekleyici bir çalışma çevresi vardır.
  • Bütün iş aktiviteleri ve yönetimi tehlikelerin yok edilmesi ve yaralanmaların önlenmesi üzerine odaklanmıştır.

Güvenlik kültürü, her bir grupta veya her bir organizasyonun her kademesinde bulunan her bir personelin, birey ve toplum güvenliğine verdiği öncelik ve değeri ifade eder. Bu da bireylerin ve grupların iş güvenliğine yönelik sorumluluklarını yerine getirmesi ölçüsünde oluşur

Dr. İbrahim OĞUR

Ulusal İş Sağlığı Ve Güvenliği

Federasyonu Başkan Yardımcısı

(E. Baş İş Müfettişi –A Uzman)

YARARLANILAN KAYNAKLAR:

  1. M. Cemil İşler, ÇSGB Yayınları,” İş Sağlığı Ve Güvenliği Eğitimleri İle Güvenlik Kültürünün İş Kazası Ve Meslek Hastalıklarının Önlenmesindeki Etkisi” 2013, Ankara,
  2. Mustafa Günay, Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesi, Felsefe Grubu Eğitimi ABD, mgunay@cu.edu.tr.
  3. Fatih Yılmaz,” Avrupa Birliği Ve Türkiye’de İş Sağlığı Ve Güvenliği: Türkiye’de İş Sağlığı Ve Güvenliği Kurullarının Etkinlik Düzeyinin Ölçülmesi” Doktora Tezi, İÜ. İstanbul/2009
  4. İşyerleri İş Sağlığı ve Güvenliği Kurulları Çalışma Rehberi, Ankara, ÇSGB, Yayın No: 141, Mayıs 2007
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.